Türkiye’de Çağdaşlaşmanın Tarihi: Birinci Dünya Savaşı

42 Dakika - Een podcast door Gürman

Masamızda arkadaşımız Behçet (Güçer), rahmetli Galatasaray Müdürü yerinden fırlayarak: “Mahvolduk” dedi. Almanların yanında Birinci Dünya Savaşı’na girmiştik. Memleketin sivil aydın takımı harbe karşıydı. Biraz akıllıca olanların hiçbirinden iyi bir şey yapmış olduğumuzu duymadım. Evinizde bir Türkiye haritası varsa açınız. Anadolu demiryollarının bir ucu Ankara’da bir ucu Adana sınırındadır. Ulukışla’dan Erzurum’a ancak karadan gidilebilir. Düzenli bir yol da yok. O kadar ki Ulukışla’dan Erzurum’a kadar ordunun ihtiyaçları önce öküz ve kağnı arabaları, sonra at ve eşek, nihayet insan kolları ile taşınacak.  Toros ve Amonosları karadan aşarak Halep’e vardığımızda Suriye’nin dar hattı ile karşılaşırız. Lübnan ve Filistin halkı ile, eğer cephe açılacak olursa, bütün orduyu Halep’in sancaklarından bu dar hatla besleyeceksiniz. Irak’a doğru ulaştırma daha güç. Ne harp okulundan çıkmanıza ne kurmay subay olmanıza lüzüm var. Bir ortaokullu sivil olarak düşünün.  Erzurum ötesinde Rusya devleti ile, Irak ve Tih çöllerinde denizler egemeni İngiltere devleti ile dövüşmeye karar verir misiniz? Bu bizim ortaokul aklına göre bile bir delilik.  Büyük hayaller ve ancak bu hayallerle ölçülebilecek bir hesapsızlıkla varımıza yoğumuza zar atmıştık. 42 Dakika’nın yeni bölümünde 1914’e dönüyoruz.